Divan grubu mücevherini Ege Denizi kıyısındaki prestijli Türkbükü köyüne yerleştirdi. Alan tek başına zaten gezmeye değer ancak otel girişinden adım attığınızda hayranlığınız daha da artacak. Bitki örtüsü mükemmel bir şekilde yönetilmiş; begonviller duvarları ve cepheleri aydınlatıyor, doğal bir atmosfer sunuyor. Personelin kusursuz bir şekilde Türk Rivierası tarzında beyaz giyinmiş olması ise bu atmosferi destekliyor.
Mimar Sinan Kafadar tarafından yakın zamanda yenilenen temiz çizgili odalar, her ayrıntısında mükemmelliği yansıtıyor. Kaldığım lüks kategorideki odada, ayrı bir oturma odası ve denize bakan bir balkon vardı, burada körfezin doğal güzelliğine bakarak dinlenmek çok keyifliydi. Ahşabın sıcak dokunuşları ve hafif aydınlatma kendimi ‘evde’ hissetmemi sağladı.
Bu “evden uzaktaki ev” kavramını zaten her Divan otelinde kaldığımda hissettiğim bir duygudur. Osmanlı mirasını çağdaş bir estetik, mütevazı bir lüks ve Türkiye’nin doğal misafirperverliğini bir araya getiriyor.
Burada günlerim çevredeki doğa manzarasını hayranlıkla izlerken havuz başındaki masaya servis edilen kahvaltı ile başlıyordu. Günün geri kalanında otelin özel plajında güneşlenerek keyfime devam ediyordum. Akşam yemeğinde ise deniz manzaralı Brasserie’de Türk spesiyalitelerini (tamamen taze ve yerel ürünlerle pişirilmiş) ve özel “Divan” dokunuşuyla hazırlanan inanılmaz tatlıları tadıyordum.
Özenli personel tarafından şımartıldım ve bölgedeki en güzel plajlardan birinin tadını çıkardım. En kısa zamanda geri döneceğime söz vererek üzülerek ayrıldım.
Divan Bodrum’un Condé Nast tarafından “Avrupa ve Akdeniz’in En Mükemmel Büyüleyici Oteli” seçilmesi tesadüf olmadığını söyleyebilirim.
Yaşadığım özel deneyim asla unutmayacağım.
Photography : Bodrum Photographer
Leave a Comment