Londra’nın Batı Yakasının kalbinde yer alan Hyatt Regency London Oteli, kapısından içeriye girenlere, Sir Winston Churchill’in izinde istisnai bir yolculuk sunuyor. Tüm duyguları uyandıran ve lüks zevkleri sevenler arasında fısıldanan adresler vardır. Zarafeti duvarları kaplayan bu tarihi şahsiyeti anan otel, tartışılmaz kulağa fısıldanan adreslerden biri.
Prestijli Marylebone bölgesinde bulunan ve Londra’nın en büyük alışveriş caddelerinden biri olan Oxford Caddesi’ne sadece kısa birkaç adım mesafesinde bulunan tesis, tüm ihtişamıyla parlıyor. Londra’da yazmak istediğiniz hikâye ne olursa olsun, ister enerji peşinde olun ister huzur, ister gastronomi isterse sadece iyi bir semt arayışında; bu sığınak kaliteyi ve zarafeti birleştirerek tüm kriterleri barındırıyor.
Son ziyaretimden yaklaşık on beş yıl sonra eski günlerde olduğu gibi tekrar Londra’ya kaçtım. Bu seyahatin amacı, Londra hayatının küçük zevklerini keşfetmek olarak belirlemiştim ki bunları, uyandığımda, zengin ve lezzetli bir kahvaltıyı tatma fırsatı yakaladım. Sanırım otelde, kahvaltıya olan bağlılığım biliniyordu ki bana yatakta harika bir damak yolculuğu sundular. Rahat yatağımdan ve odanın sıcak atmosferinden ayrılmakta zorlanıyorum ama Londra çağırdığında cevap vermek zorundayım!
Henüz değil, çünkü kaldığım süre boyunca çok misafirperver olan personele teşekkür etmeliyim.
Bu arada, size Art Deco stilinde tasarlanmış muhteşem Churchill Bar‘ı anlatmayı unutuyordum! Mimarlar mekanı tasarlarken kadife kullanımına ağırlık vermiş, Churchill ve Clementine arasında paylaşılan aşk mektuplarına göz kırparak ve tarih yazan devlet adamını yansıtan başka detaylar ile Churchill Bar’ı nostaljik bir şekilde ihtişamlı hale getirmeyi başarmış. Bu istisnai ortamda, Küba notalarına sahip İngiliz spesiyallerine dayanmak mümkün değil.
Bu atmosferi terk etmeyi hiç istemediğimi söylemeye gerek yok sanırım!
Leave a Comment