Thames nehrinin kıyılarında, Londra’nın Greenwich bölgesinde, Millennium Dome’dan birkaç adım ilerde, Canary Wharf ticaret bölgesine komşu, şık bir otel keşfedebilirsiniz: Intercontinental London – The O2.
Bu lüks oteli deneyimlemek, birçok açıdan, unutulmazdı.
Zarafeti minimalizmde gizli. Modern bir teknolojiyle donatılan odaların dekorasyonu, nötr renkler ve mavi vurguları birleştiren tasarımıyla minimalist bir görüntü oluşturuyor. Banyolar şıklıkları ile öne çıkarken, küvet ile konfor tamamlanıyor. Market Brasserie’de yemek yemeden veya barda şehrin nabzını almadan önce dinlendirici bir banyodan daha keyifli bir şey yok. Kesin bilgi!
Bu binanın 18. Katında bulunan Eighteen Sky Bar, konuklarına Londra’ya -yeniden- âşık olunacak bir deneyim sunuyor. Şehrin nefes kesici manzaraları, sosyetik ve cazibeli atmosferi, zarif dekoru ve personelin kusursuz hizmeti karşısında kim etkilenmez ki?
Manzara eşliğinde etrafımızı saran büyü, Market Brasserie’de tabağımıza gelen taze, lezzetli ve şefin İngiliz notalarıyla ele aldığı ürünlerle devam ediyor. Ben deniz ürünleri tercih ettiğimden, sarımsaklı ve biberli karidesi seçiyorum ve bu rafine atmosferde çok leziz bir yemek molası vermiş oluyorum. Ayrıca devasa açık büfe kahvaltı burada servis ediliyor; zengin menüyle ister kendinizi bir günlüğüne İngiliz hissedin, ister menüde bulunan çeşitli lezzetlerin tadını çıkarın.
Mekânın bir diğer özel yönü ise, canlı bir bölgenin kalbinde sakin huzurlu bir ortam sunan spa merkezi. Güzellik bakımının keyfini çıkarmak, kendinizi tatlı kokuların sarmasına izin vermek ya da spor salonunda çalışmak, seçim tamamen size ait: Şahsen her birinden biraz denemeyi tercih ediyorum.
Tüm bunlar, misafirperverlik ve profesyonel bir servis ile tamamlanıyor. Bu da Intercontinental London otelini Londra otelleri sıralamamın üst sıralarına yükseltmeye yetiyor.
Leave a Comment