Ürdün’e yapılacak her ziyaretin gerçek bir ulusal hazine olan Petra’da bir mola içermesi gerektiğini düşünüyorum. UNESCO tarafından dünya mirasının bir parçası olarak kabul edilen bu şehre girildiği andan itibaren insan hemen büyüsüne kapılıyor. Bu arkeolojik alanda mezarlar, tapınaklar ve tiyatrolar arasında dolaşırken insanın merak duygusu daha da artıyor. Bu hazinenin ihtişamı, Fransızca konuşan rehberimin bilgeliği ve yolların her dönüşte beklenmedik mucizeleri ortaya çıkarmasıyla benim için daha da arttı.
Tarihi Petra şehrinin girişinin karşısında yer alan Mövenpick Resort Petra, ikonik çevrede konaklamak için ideal bir sığınak sunuyor. Tesis, doğal taş, el oyması ahşap ve Orta Doğu’dan ilham alan tekstil ve dokulardan oluşan dekorasyonuyla bölgenin ruhunu tam anlamıyla temsil etmeyi başarıyor. Eşiği geçtiğinizde otel dekorunun zenginliği sizi ele geçiriyor ve her alan kendine özgü bir karakter ortaya koyuyor. Binbir Gece Masalları’ndan fırlamışçasına görkemli bir şekilde dekore edilmiş Al Maqa’ad bardan rafine Akdeniz mutfağı sunan ve Ürdün’ün en iyi restoranı seçilen Al Iwan restorana kadar büyüleneceğinizden emin olabilirsiniz. Mermer dekorasyonu okşayan yumuşak bir ışıkla yıkanan lobi salonu, arkeolojik alanı keşfetmekle geçen yoğun bir günün ardından insanı dinlenmeye davet ediyor. İnsan baktığı her yerde, gözlerini her kaldırdığında, mekânın güzelliği karşısında büyüleniyor.
Bu büyü her biri bir diğeri kadar romantik, zarif, konforlu ve modern olan konuk odalarına kadar uzanıyor. Rahatlama garantisi verdiğini söylemek gerekiyor. İyi yaşam sanatı burada gerçekten anlaşılıyor; olağanüstü misafirperverlik ve her anın duyusal kutlaması tesisi favori oteller listemin en üstüne taşıyor.
Leave a Comment