Tatlı ve ekşi : Tatlı bağımlılığının gerçekleri

Post By RelatedRelated Post

Durdurulamayan tatlı düşkünlüğünüz mü var? Kendinizi pastane vitrininde duran tepsideki keklere, çöreklere bakarken ya da yemek arası çikolata atıştırırken mi buluyorsunuz? Bu yazılanları okurken bile ağzınızın suyu mu akıyor? Yalnız değilsiniz.

french-370108_1920

Tatlı düşkünlüğü, Batı dünyasında artan bir sorun haline gelmektedir. Saygın pazar araştırmacısı Euromonitor International’a göre Amerika Birleşik Devlet’inde kişi başına düşen günlük ortalama tatlı tüketimi 126 gramdan fazla -Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği günlük miktarın iki katı kadar-. Bu Amerika’daki obezite oranlarının %35’e ulaşmasının sebeplerinin açıklanmasına yardımcı oluyor. Almanya, Hollanda ve İrlanda’da bu oran ortalama günlük 100 gramda seyrediyor. Ayrıca araştırmalar, Fransa’nın şeker alımının da son 60 yılda yedi kat arttığını gösteriyor.

Bu durumda, sağlık uzmanlarının, obezite salgını ve bizim sakaroz yüklü atıştırmalara olan kontrol edilemez iştahımız yüzünden oluşan kronik durumlarla güç bela uğraşan sağlık servislerinde zincirleme etki yaratması konusunda endişe duyuyor olması şaşırtıcı değil.

Şekerli atıştırmalıkların, çok lezzetli olmasından ve sağladığı patlama enerjisinden dolayı atıştırmalıklara karşı koymanın zorluğunu yine modern hayatın gerginliği ve stresi devam ederken bu atıştırmalıkların zevk veren küçük bir vaha gibi algılanmasını anlamak kolaydır.

Ancak acı bir gerçek ki fazla şeker zararlı olabilir, ikinci tip diyabet ve kalp hastalıklarının oluşma ihtimalini artırır. Aynı zamanda uyku sersemliğine, konsantrasyon yetersizliğine ve düzensiz kan şekeri seviyesine sebep olabilir. Dahası, aşırı kalori yüklenmesinden dolayı şeker krizine girersiniz ve bu kendi öz saygınızı yitirmenize hatta depresyona girmenize yol açar.

Peki, gerçekten şeker bağımlılığı diye bir şey var mı? Fransız bilim adamlarının 2007 yılında yaptığı çalışmalar, modern şekerlemeler tarafından sunulan yoğun lezzetlerin, beynimizin zevk merkezine baskı yaparak irademize zarar verdiğini gösteriyor. Bunun anlamı süpermarkette sunulan kekler, şekerler ve diğer tüm cezbedici lezzetler karşımıza geldiğinde, kendimize engel olamıyoruz.

Eğer şekerle ilişkiniz sorunluysa ne yapmalısınız? En başta, daha fazla meyve yiyin. Doğa kendi tatlı ikramlarını sunuyor, oturup dilediğiniz kadar yiyebilirsiniz çünkü zengin besin kaynaklarıdır, içerdikleri rafine edilmemiş şeker de sizin için sağlıklıdır. Mesela kahvaltıda şekersiz mısır gevreği markalarını tercih edebilirsiniz, üzerine hurma ve kuş üzümü serpiştirebilirsiniz. Yine kahvaltı sonunda bisküvi, çörek yerine muz veya elma tüketebilirsiniz.

Ayrıca, gazlı içecek tüketmeyin. İngiltere’de günlük tüketilen kalorilerin yaklaşık %25’i tatlı içeceklerden geliyor ve bunları tüketenleri çoğu okul çağındaki çocuklar. Doğal olarak, çayınız veya kahvenizde de şeker kullanmayı bırakmanız yararlı olacaktır. Eğer tadı hoşunuza gitmiyorsa sabredin zamanla alışacaksınız.

Her şeyden önemlisi, enerjinizi dengeli beslenerek doğal besinlerden alın. Vücudunuzun buna alışması biraz zaman alacaktır ancak pes etmezseniz uzun sürede hayatınızın daha “tatlı” bir hal almasına şans vereceksiniz.

Nu

Leave a Comment

Email (will not be published)

Güvenlik *