Çocuklar ve teknoloji bağımlılığı : Örnek olmanın değeri

Post By RelatedRelated Post

ipad-907577_1920

Teknoloji bağımlılığının çocuklarımızın günlük hayatındaki etkilerini, bir öğretmenden daha iyi kim gözlemleyebilir? Çocuklarımızı en az bizim kadar iyi tanıyan, onlarla en az bizim kadar zaman geçiren öğretmenlerin görüşü de en az bizimki kadar değerlidir. Bu bağlamda, okul öncesi öğretmenliği yapan Ece İkizler ile bir görüşme gerçekleştirdik, aşağıdaki satırlarda kendisinin görüşlerini okuyacaksınız.

Hepimizin şikayeti, “çağımızın hastalığı” olarak adlandırılan akıllı cihazlara olan bağımlılık. Evde, sokakta, işte bile ellerden düşmeyen bu akıllı cihazlar nasıl oldu da hayatımızın her alanını, özellikle de çocuklarımızı ele geçirdi? Manzara seyretmeyen, hiç konuşmayan, sokak nedir bilmeyen, arkadaş ve oyun kavramını sadece okuldan öğrenen çocuklarımızın nasıl bu hale geldiğini düşünürken kendimizi hiç sorguladık mı? “Hadi oğlum bırak onu, hava güzel, çık bir nefes al.” derken kendimize nefes alacak vakit açmak bir yana, neredeyse oksijensizlikten boğulduğumuzu fark etmiyor muyuz? Okul öncesi öğretmeni olarak bugüne dek en üzüldüğüm anlardan biri, bir öğrencime “Koş” dediğimde: “Öğretmenim koşmayı bilmiyorum düşerim, sonra çamur olurum.” yanıtını almam olmuştu. Koşmakla özdeşleşen çocukların, günümüzde, koşmayı bilemeyecek duruma gelmesi, durumun vahametini anlatmaya yeter de artar bile.

Peki bu duruma nasıl geldik acaba? Unutmayın; her çocuk, ebeveynlerinin bir parça yansımasıdır. Çünkü çocuk taklit ederek büyür. Sizin ona yapmasını söylediklerinizden çok, sizin yaptıklarınızı örnek alır. Onlara çocukluğunuzdan, doğa ile iç içe geçirdiğiniz zamanlardan, geçmiş zamanın güzelliklerinden bahsediyor olabilirsiniz ama çocuklar duyduklarını değil, gördüklerini anlamaya ve bunları davranışlarına yansıtmaya meyillidirler. Belki de birçok ebeveynin hayallerini yıkacak bu söylediklerim. Düşünün o halde; acaba siz iki yaşındayken karşınıza sözde “akıllı kutular” koyan oldu mu? Babanız arkadaşlarıyla olan sohbetini bölüp selfie çekiyor muydu? Anneniz, kendi elleriyle yaptığı yemekleri komşularla paylaşırken resimlerini çekme derdinde miydi? O dönemde her şeyin iç güzelliğine değil de, dış görünüşüne mi önem veriliyordu? Elbette hayır. Anlıyorsunuz değil mi? Çözüm anlatmakta değil, davranışlarınızla çocuklarınıza doğrunun ve yanlışın ne olduğunu göstermekte.

Önceden, ailemizle pikniğe gittiğimizde, birbirimizle konuşur ve gülerdik, kısacası anı yaşardık, keyif alırdık. Mesela, annem teyzemle kırlarda kovalamaca oynardı, babam tek kale maç yapardı. Mahallede her gün yeni hikayeler yazılırdı ve ben de onları izlerdim. İletişim, dostluk ve paylaşım vardı. Hiç biri dijital değil, gerçek ve samimiydi. Şimdilerde ise tüm bu güzel anıları akıllı telefonların, tabletlerin küçücük ekranlarına değişir olduk. Birbirimizin yüzüne bakmak yerine fotoğraflarımızı çeker hale geldik. Temiz havayı içimize çeke çeke koşmak varken spor salonlarından çıkmıyoruz artık. Birine yaklaşırken güvensizlik içerisindeyiz, neredeyse birbirimizin yüzüne bile bakmıyoruz. Üstelik ilginç bir şekilde hepimiz bu durumdan şikâyetçiyiz ama çözüm için harekete dahi geçmiyoruz. Peki, ama sormak lazım, bu ne yaman çelişki?

Eğer geçmişe özlem duyuyorsanız sizi yetiştirenlerin davranışlarını hatırlayın ve elinizden bir türlü bırakmadığınız akıllı aletleri önemsediğiniz kadar çocuklarınızı da önemseyin. Onlara doğru örnek olmaya çalışın ki yetiştirdiğiniz bu “koşmayı dahi bilmeyen nesil”, taklit edebileceği güzel örnekler bulsun karşısında.

Nu

Leave a Comment

Email (will not be published)

Güvenlik *