Kıskançlık tedavi edilemez bir illet değil

Post By RelatedRelated Post

Hiç kıskanmamış olan herkes el kaldırsın! Hepimiz bir ara iş arkadaşımızı, dostumuzu veya kardeşimizi kıskanmışızdır, ancak kıskançlığın takıntılı ve hastalıklı boyuta gelecek kadar abartıldığı alan hiç tartışmasız ki aşktır. En özel anları paylaştığımız kadın veya erkeğin bizi tüm benliğiyle sevdiğine nasıl emin olabiliriz? Hayatımın kadınına veya erkeğine, mutluluğu başka yerde aramanın cazip gelmesi normal mi? Acaba bu benden mi kaynaklanıyor? Bu tarz düşüncelerden kurtulmak gerekmez mi? Evet ama bizi içten içe bitiren kıskançlık denilen bu duygu maalesef kolay kontrol edilen bir şey değildir. Yine de onu sınırlandırmayı öğrenebilirsiniz.

canstockphoto21409654

Kıkançlık aşkın kanıtı mı?

İlk önce, aslı olmayan bir önyargıyı sonlandırmak gerekir. Kıskançlık, hiç bir şekilde aşkın kanıtı değildir. Kıskançlık sahiplenmedir, bu da demek oluyor ki, aslında istediğiniz şey, hayatınızı paylaştığınız kişinin duygularını kontrol altına almak. Ama hayat arkadaşınızın ne hal ve tavırları ne de duyguları size ait değildir. Bu nedenle, “kıskançlık aşkın göstergesi” düşüncesi hiç şüphesiz ki rahatlatıcıdır fakat yanlıştır. Sadece kendi zayıflığınızın, kendinize ve partnerinize olan güvensizliğinizin yansımasıdır.

Kıskançlığı dizginlemek

Kıskançlığı dizginlemeyi öğrenmek gerekli, peki ama neden? Cevap: Partnerinizi boğmaktan, onun özgürlük alanını ihlal etmekten ve sizin özel hayatınızı etkileyen bu yükten kurtulmaktır.

Kıskançlığı kontrol altına almak, insanın kendisini tanımayı öğrenmesidir. Ta Milattan Önce V. Yüzyılda bile Sokrates “Kendi kendini tanı!” derdi. Bu aforizma hâlâ geçerlidir. Neden kıskançsınız? Nedeni güvendir,  daha doğrusu güven eksikliği. Belki geçmişte duygusal hayal kırıklıklarınız oldu. Belki de bu özgüven eksikliği çocukluğunuza uzanıyordur. Her ne olursa olsun, bir iç gözlem her zaman yararlıdır. Ve bu kendi kendinizi sorgulamanız işe yaramazsa, bir psikoloğa danışmaktan utanç duymayın.

Aşk’a bakış açısını değiştirmek

Bu raddeye gelmeden önce, somut bir şekilde kendi kendinizi sorgulayabilirsiniz. Nasıl mı? Kendinizle yalnız geçireceğiniz zamanlar ayırın, sevgilinizi tüm  aktivitelerinize dâhil etmek zorunda değilsiniz. Hatta aynı tutkulara sahip olmak zorunda da değilsiniz. Zorunlu bir şart daha: Duygusal ilişkiye olan bakışınızı değiştirin. Sevgiliniz, en yakın arkadaşınızın kusursuz güzelliğinden illa etkilenecek diye bir şey yok. Karşınızdakine güvenmeyi öğrenmeniz lazım. Diğer yandan, her şeyi kontrol altına alamazsınız. Peki, düşündüğünüz en kötü senaryoların çok nadiren gerçekleştiğini hiç fark ettiniz mi? Bu durumda kendinizle yüzleşmek, sizi rahatsız eden bu düşüncelerden kurtaracaktır ya da en azından onları hafifletecektir.

Nu

Leave a Comment

Email (will not be published)

Güvenlik *