Post By RelatedRelated Post
Tinder ne mi? Şayet başka bir gezegende değilseniz ya da etrafınızda olup bitenden kopuk bir halde yaşamıyorsanız, hele bir de 20 ilâ 35 yaş arasında bir bireyseniz, son zamanlarda oldukça popüler olan bu çöpçatanlık uygulamasını kullanmamış, en azından duymamış olamazsınız. Bu uygulama sayesinde, Tinderella ve Tinder-Sürpriz gibi yeni kelimeler bile türedi. Görünen o ki, “Tinder-Addict” yani Tinderkolik tabirini eklemenin de zamanı geldi!
Kolaylık, hızlılık ve kimliği gizleyebilme gibi özellikleri bünyesinde barındıran Tinder uygulaması, doğal olarak inanılmaz bir başarıya ulaştı ve tüm bir nesli kendisine bağımlı yapmayı başardı. Herkesin konuştuğu bu uygulamayı birçok insan kullanırken, olaya kuşkuyla yaklaşanlar ise halen daha kullanmamakta diretiyorlar. Tinder’in şanı gerçekten de sınır tanımıyor. Öyle ki, Leonardo DiCaprio bile, Coachella Festivali’nde uygulamayı kullanırken yakalanmış!
Tinder’in nasıl işlediğini hatırlatmaya gerek var mı? Genel olarak fiziksel görünüş üzerine kurulmuş bu uygulama, sadece birkaç dakikada, resmen parmağınız ucuyla, size yakın mesafede olan yüzlerce kişinin profilini görüntüleyebilmenizi sağlıyor. Eğer biri hoşunuza giderse, o kişinin resmini sağa, beğenmiyorsanız sola kaydırmanız yeterli. Şayet beğeni karşılıklıysa ”eşleşmiş” oluyorsunuz ve anında bir sohbet penceresi açılıyor. Bu arada, şayet o kişiden ”kurtulmak” istiyorsanız, dilediğiniz anda eşleşmeyi kaldırabilirsiniz. Böylece o kişinin, size bir daha ulaşamamasını sağlıyorsunuz (en azından öyle olduğunu umuyoruz).
Paris’te yaşayan ve mobil çöpçatanlığın erbabı olan bir kadınla, bu uygulama hakkında konuştuk…
Profesyonellik anlamında son derece başarılı olan ve Paris’te, oldukça elit bir semtte oturan Tinder kızımız 30 yaşında. Buna rağmen, bekarlıktan muzdarip olduğunu ve bundan kurtulmak için elinden geleni yaptığını söylüyor. Şimdiye kadar 300’den fazla kişiyle tanıştığını itiraf ederken, bu doğrultuda saatlerce resimleri sağa sola kaydırdığını ve haftanın birkaç akşamını da buluşmalara ayırdığını belirtiyor. Daha da ileri gittiğini ise ”Bazen tek bir gecede birden fazla randevum oluyor” sözleriyle bize anlatıyor.
Onun için artık Tinder’in bir sırrı kalmamış. Resimlerden yola çıkarak, kişilerin boylarını ve hatta başka fiziki özelliklerini bile kavrayabiliyor. Daha önce de söyledik, burada kral güzelliktir!
“Boyunlarının uzunluğuna bakıyorum veya boylarının uzun olup olmadığını görmek için boy fotoğraflarını istiyorum. Bu şekilde, kişinin uzuvlarının küçük olup olmadığı anlaşılabiliyor” diyor gülümseyerek ve ekliyor: “Şayet şapka takıyorsa ya kel olduğunu ya da saçlarının seyrek olduğunu düşünüyorum.”
Tinder kızımız, seçici olduğunu ve kaybedecek zamanının olmadığını söylüyor. Bu yüzden de, titiz bir ayıklama aşamasından geçiriyor profilleri ve ardından da, şanslı kişiyle hızlıca iletişim kuruyor.
Buluşma öncesi çok fazla beklememek gerekiyormuş yoksa karşıdaki insan başka bir alternatif bulabilir veya sizi tatmin edemeyecek biriyse, zamanınızı boşa harcamış olabilirmişsiniz.
Hayatının erkeğini bulup bulmadığını (çünkü aradığı aslında bu) öğrenmek için tek bir randevunun yettiğini, eğer beğenirse, bu görüşmeyi daha da ileriye götürmeye odaklandığını belirten Tinder kızımızın 300 kişilik koleksiyonuna bir göz atalım isterseniz. Amaçladığı sonuca henüz ulaşmadıysa da, bazen eğlenceli, bazen hayal kırıcı, bazen ise kelimenin tam anlamıyla ürkütücü hikayeler biriktirmiş.
Birkaç hikaye dinleyelim mi?
“Tabii ki… Daha ilk randevuda evlerine davet edenlerden, son anda randevuyu iptal edenlere veya ona bile gerek duymayanlara kadar, kitap yazacak kadar malzeme biriktirdim diyebilirim. Bazıları, henüz ilk buluşmada, çalıştığım şirketin bana sağladığı avantajlardan onları da yararlandırmamı istediler. Bazılarıysa kardeşlerinin resimlerini kullanmıştı veya profil resimlerinden beri bir hayli değişmişlerdi. Bir keresinde, bir cerrahla yemeğe çıkmaya karar vermiştik. Geriye baktığımda, keşke onu görünce hemen kaçsaymışım diyorum. Zaten pek yakışıklı değildi, diş telleri vardı ve üstelik de yemeği ben ısmarlamak zorunda kaldım! Evet doğru duydunuz, hesap ödeme zamanı geldiğinde, garson bana doğru yöneldi ve beyefendi müdahale etmeye bile tenezzül etmedi. Ve tabii ki bunun için bana teşekkür etmedi. Erkekler, nezaketlerini gittikçe kaybediyor sanırım ve buluşma daha ileriye gitmeyecekse, ısmarlama zahmetinde bulunmak istemiyorlar. Hatta biri bunu bana açıkça söylemişti; eğer onun bana bir içki ısmarlamasını istiyorsam onula tekrar buluşmam gerekiyordu. Bir de beğenmediğimi anlatmakta zorlandığım kişiler vardı. Onları görmezden gelmeme rağmen, ısrar edenler veya kaybolup birkaç ay hatta yıl sonra yeniden ortaya çıkanlar oldu! Bu tarz insanlar beni korkutuyor ve onları görmezden gelmeye devam ediyorum. Yine de pozitif olmak gerek. Çünkü Tinder’daki erkekler, diğer erkeklerden daha değersiz değil ve bu nedenle de, doğru kişiyi bulana kadar devam etmek lazım. Bu, diğer tanışma yöntemleri için de geçerli. Esprili bir anıyla kapanışı yapmak isterim: Barselona’da tatildeydik ve kız arkadaşım, çok yakışıklı bir çocukla eşleşmişti. Onunla buluşmak istiyorduk ancak çok ukalaydı ve sadece bir şeyler içmek için gelme zahmetine giremeyeceğini söylemişti. Evi, otelimize iki sokak uzaklıkta olmasına rağmen tek bir şartı vardı: “Randevunun odamızda gerçekleşmesi!” Bizim arayışımız kesinlikle bu değildi ama o kadar yakışıklıydı ki, onu görmeden de dönmek istemiyorduk. Şehirdeki son gecemiz olduğu için, oyunu onun istediği gibi oynamaya karar verdik ve odamıza davet etmeyi hiç düşünmemize rağmen ona otelin önünde randevu verdik. Resimde olduğundan o kadar farklıydı ki, ben onu tanıyamamıştım bile. Arkadaşım ise bağı kurabilmişti ve birden bana, acilen kaçmamız gerektiğini söyledi. Çocuklar gibi koştuk ve iki dakikada kendimizi, nefes nefese bir halde otel odasında bulduk. Arkadaşım, çocuğun, resimde gördüğümüz bomba yakışıklıdan ziyade bir korkuluğa benzediğini söyleyince, ikimiz birden gülme krizine girdik.”
Leave a Comment