Solventler ya da diğer adıyla çözücüler kolay bulunan, ucuz ve satışı yasal olan kafa yapıcı maddelerdir. Bu yüzden de özellikle yasa dışı uyuşturucu bulmakta zorlanan gençler için oldukça caziptir. Ancak dikkatli olunmalıdır. Çünkü solvent bazlı madde kullanımı çok tehlikelidir, hızlıca ve habersizce öldürebilir! Çözücü maddeler birçok evde günlük kullanılan ürünlerde bulunabilir; çakmak gazı, oje çıkarıcı, düzeltme sıvısı, tiner ve yapıştırıcı gibi. Bu ürünlerden çıkan buharın solunması, yasal olmayan uyuşturucuların kullanımıyla…
Teknoloji bağımlılığının çocuklarımızın günlük hayatındaki etkilerini, bir öğretmenden daha iyi kim gözlemleyebilir? Çocuklarımızı en az bizim kadar iyi tanıyan, onlarla en az bizim kadar zaman geçiren öğretmenlerin görüşü de en az bizimki kadar değerlidir. Bu bağlamda, okul öncesi öğretmenliği yapan Ece İkizler ile bir görüşme gerçekleştirdik, aşağıdaki satırlarda kendisinin görüşlerini okuyacaksınız. Hepimizin şikayeti, “çağımızın hastalığı” olarak adlandırılan akıllı cihazlara olan bağımlılık. Evde, sokakta, işte bile ellerden düşmeyen bu akıllı cihazlar…
Canınız deli gibi peynir mi istiyor? Peynir tabağının düşüncesi bile ağzınızı mı sulandırıyor? Bir oturuşta kontrolünüzü kaybetmişçesine kalın bir dilim peyniri yiyip sonrasında suçlu mu hissediyorsunuz? Kendinize ‘peynir aşığı’ diyor olabilirsiniz belki fakat bazı bilim adamları, “Süt Ürünleri Uyuşturucusu” diye adlandırdıkları ürünlere olan düşkünlüğünüzü, peynir bağımlılığı olarak yorumluyor. “Ne kadar saçma!” dediğinizi duyar gibiyim: “Peynir nasıl bağımlılık yapabilir ki?” Birleşik Devletler Ulusal Tıp Kütüphanesi’nin yayımladığı, 500 kişinin katıldığı araştırmaya göre…
En yaygın obsesif-kompulsif bozukluklar (OKB) arasında bulunan hastalıklardan bir tanesi, aynı zamanda fobik obsesyon sınıfına da giren ‘temizlik takıntısı’dır. Bu hastalığa yakalananlar hem özel hem de sosyal hayatlarında birçok olumsuz etki altındadırlar. Devamlı olarak mikroorganizma bulaşmasından ve mikrop enfeksiyonundan korkarak nasıl normal bir yaşam sürdürülebilir ki? Ya da halka açık alanlardan kaçınırsak ve kendi evimizde bile sürekli olarak ellerimizi yıkayıp tek bir toz tanesine dahi tahammül edemiyorsak hayattan nasıl keyif…
Diziseverlik! Haliyle bu neolojizm gülümsetiyor olabilir. Hatta Fransız sosyolog Clément Combes, biraz daha ileri giderek “bağımlı dizisever” tabirini kullanıyor. Peki, bağımlı dizisever derken kimlerden bahsediliyor? Cevabı basit: Sosyal hayatı etkilenecek derecede televizyon dizisi izlemede kontrolünü kaybeden kişilerden bahsediliyor. İtiraf etmek gerekirse birçok dizi öyle iyi hazırlanmış ki kolaylıkla bağımlısı olabilirsiniz. Zaten senaristler, başarının anahtarını buldular ve bu değerli madenin damarını sömürmekten de kaçınmıyorlar. Potansiyel kurbanı yemlemek için sunulan reçete ise…
Bu bağımlılık örneği de sizi gülümsetiyor olabilir. Hatta koşma tiryakileri, bu düzenli faaliyetlerinin bağımlısı olduğunu söyleyerek bu konuda kendileriyle ilk dalga geçen kişilerdir aslında. Ama her şakanın altında bir gerçeklik payı olduğu söylenmez mi? Ve buradaki paradoks da şu; koşunun, aslında fiziksel kondisyonumuzu geliştirmesi ve bize, bedensel ve zihinsel sağlık aşılaması gerekir. Yine burada sınırın bulunduğu yer, aşırı tekrarlanan uygulamadır. Söylediklerimizi desteklemek için bilimsel bir çalışmadan daha iyi bir şey…
Konuk yazar Donna Gregory, Donna Crystal Holistics’de yoga eğitmeni ve holistik terapist. Bir bağımlılığın ortaya çıkması son derece kolay olabildiği gibi onun üstesinden gelebilmek de bir o kadar zordur. Genellikle insanlar, yaşadıkları bağımlılık, hayatlarını tamamen etkisi altına almadan, bağımlı olduklarını anlamazlar. Bağımlılıkla mücadele etmek, stres seviyesinin yükselmesine sebep olur. İrade ise tek başına yeterli olmayabilir ve bazen kurtulma girişimleri, başka bir formdaki bağımlılığın, mevcut bağımlılığın yerine geçmesine sebep olabilir. Bu…
Pesimizm bağımlılığı sağlığımıza zarar verici olabilir mi? Negatif bakış açısı bizim, daha mutlu ve sağlıklı olmamızı engelliyor mu? Modern araştırmalar; kendimize, geleceğimize, işimize, ailemize ve dünyaya bakış açımızın, tüm bunları nasıl yaşayacağımız üzerinde çok büyük bir etkisi olduğunu belirtiyor. Peki, karamsar perspektif bizi nasıl etkiliyor ve bunu tamamen tersine döndürmek ve bakış açımızı iyimser ve pozitif olarak değiştirebilmek mümkün mü? Karamsarlığın, sağlığımız için çok zararlı olduğu ortada. Daha iyi bir…
Çok fazla yemek (bulimiya) ile çok az yemek (anoreksiya), yeme ile olan ilişkilerdeki iki uç patolojidir. Söz konusu hastalıklar, öncelikli olarak, ergen ya da alt yetişkin dişi nüfusu etkilemektedir. Bu yeme bozukluklarına çok çeşitli faktörlerin kombinasyonu neden olurken hastalığın psikolojik yönünün önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Bu nedenle anoreksiya örneği de çok karakteristiktir. Bütün psikolojik hastalıklar gibi anoreksiyanın da hem teşhisi, hem de tedavisi son derece zordur. Kelimelerin bir anlamı…
“Citius, altius, fortius” (Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü)… 1984 yılında Uluslararası Olimpiyat Komitesi kurulduğunda, Fransız pedagog, tarihçi ve sporcu olan Pierre de Courbertin’in söylediği bu meşhur sözler, şu sıralar hiç olmadığı kadar gündemde. Ancak o sözler, asıl anlamlarından saptırılmış durumda. Profesyonel performans her ne kadar asil arayışımız olsa da, bu beklenti, çoğu zaman daha fazlasını istemeye ve aşırıya kaçmaya iter bizi. İşte bu aşırıya kaçışların ilk sıralarında da doping…