Para Bağımlılığı

Post By RelatedRelated Post

money-glut-432688_1920

Parayı, Georg Simmel’in The Philosophy of Money (Paranın Felsefesi) adlı kitabı ile son detayına kadar analiz edebiliriz ya da tamamen pratik bir bakış açısıyla, evrensel bir değiş-tokuş aracı olarak görüp, bizim, hem ümitlerimizi hem de endişelerimizi oluşturduğunu düşünebiliriz.
Bu makalede, para ile patolojik bir ilişki yaşayan ve ilişkisi bağımlılık boyutuna ulaşan insanları ele alacağız.

Cüzdanınız sizi dürttüğünde…

Paraya karşı olan bağımlılığı masaya yatırdığımızda, iki karşıt profili ayırt etmemiz gerekir. Birincisi, en küçük mali harcamayı bile önlemek için her türlü fedakârlığı yapmaya hazır, sonsuz istifçilerdir (cimrilerdir) ki, bunlar, her zaman birikimleri hakkında endişelidirler. Tabii ki burada bir stereotip vardır, yani gerçekleri göz ardı eden paragöz, emekli kişi. Giderlerini en düşük seviyede tutar ve azalan yıllarını servet biriktirmeye adar.
Bu tür bağımlılıklar, sıkı eğitimler sonucu ortaya çıkmış olabilir. Bu düşüncedeki insanlar ucuz yaşar ve para ile alınabilecek tüm hazlardan vazgeçerler. Erken yaşlarda, paranın hayatta kalmak için gerekli olduğuna inanmışlardır ve bu sebeple de, tedbirli olmak zorunda olduklarını düşünürler.

Madalyonun diğer yüzü olan ikinci profilde ise, ölçüsüz savurganlar vardır. Bunlar, alışverişe, belirli bir bütçeye bağlı kalmadan giderler. Tip olarak bu insanlar, modayı yakından takip eden ve hiçbir zaman cebinde para olmayan, genç yetişkinlerdir. Onlar her zaman beş parasızdır çünkü, her zaman “cepleri delik”tir. Bu tipler Fransızcada, “ateş ve yanmak” kelimeleri ile betimlenirler; parayı yakanlar, parmakları tutuşturan para, ısınan kredi kartları ve buna benzer tabirler… Savurganlar, istifçilerin tam aksine, paranın gösteriş için gerekli olduğunu düşünürler ve parayı, sığ ve gereksiz zevkler için kullanırlar.

İki tür bağımlılık da aşırılıktan gelmektedir. Para, hayatımızı insanca sürdürmek için gereklidir, hayatta kalmak veya gösteriş için değil…

Paranın Sosyal Fonksiyonu

Hem istifçiler hem de savurganlar, günümüz toplumlarında paranın önemli bir sosyal fonksiyon olduğunu fark etmişlerdir. Problem şudur ki; her ikisi de bu fonksiyonu, farklı şekillerde ama yanlış anlamıştır. Bu yüzden, para ile farklı yollarla bağlantı kurmayı seçerler.

İstifçilerin bakış açısından bir insanın toplumda yer almak için para harcaması gerekmez ancak paraya mutlaka sahip olmalıdır. Cimri bir kişi, bu birikim ile ne yapacağını bilir ancak asla paraya dokunmaz. Onları tatmin eden esas şey, sahip oldukları paranın potansiyelini hayal etmektir. Yaşam maliyeti, istifçileri asla endişelendirmez. Zevk almak için, diğer insanların satın alamayacağı birçok şeyi satın alabileceklerini bilirler ve bununla da gurur duyarlar.

Savurganların para ile ilişkisi, tüketim toplumuna çok uygundur. Para sahibi olmak onları tatmin eder ve bundan zevk alırlar ancak gerçek, somut nesnelere dönüştürmeden buna sahip olmanın, onlar için pek bir anlamı yoktur. Savurganlara göre para, her şeyin sonucudur. Tercihen yaptığı fedakârlıkları göstermek için muhteşem sonuçlardır. Yaşam maliyeti, savurganları endişelendirmez; herkesin alamadığı her şeyi almak isterler ve bununla da gurur duyarlar.

Nu

Leave a Comment

Email (will not be published)

Güvenlik *